‘Kızılcık Şerbeti’nin yönetmeni: İnancın da, sekülerliğin de yanlış anlaşılmaması gerekiyor

Posted by

‘Kızılcık Şerbeti’nin yönetmeni Ketche (Hakan Kırvavaç), ‘Kızılcık Şerbeti’nin toplumdaki karşılığını nasıl gördüğü hakkında, “Herkesin hayatında ne kadar seküler olursa olsun mutaassıp taraftan gördüğü küçük bir baskı var. O yüzden özellikle ilk sezonda kimle konuşsam, ‘Abi aynısı değil ama çok yakını bizim başımıza da geldi’ gibi cümleler duydum. Evet, insanlar bazen alkollü kolonyalarla ilgili bir şeyler yaşıyor olabiliyorlar yani” dedi.

Oksijen’den Burak Göral’a konuşan Ketche, Kızılcık Şerbeti’nde kadın karakterlerin dramı çok doyurduğunu belirterek, “Erkekler biraz arada kaldı hikayede. Dinamolar kadınlara döndü” dedi. Settar Tanrıöğen’in canlandırdığı Abdullah karakterinin Müjde Uzman’ın canlandırdığı Alev karakteriyle yaşadığı ilişki hakkında da yorum yaptı.

Ketche, “Seyirci biraz yadsıyor, yadırgıyor gibi… Ama kendi iç sesim şu; Abdullah çok gençken zorla evlendirilmiş bir adam, ilk defa aşık oluyor ve bunun cümlesini bile kuramıyor. Çok da sıkışık, hâlâ beyefendiliğini bozmadan ailesini de korumaya çalışıyor. Başka bir kadınla da hiç olmamış büyük olasılıkla bu yüzden Alev’in çekim alanına girdi. Alev bekar, İstanbul’un modern havalı kızıydı tabi. Kimsenin yapamadığı çılgınlıkları o yapar konumundaydı. Çam deviren, biraz da patavatsız bir genç kadın” diye konuştu.

‘NURSEMA, MUTASSIP TARAFIN ‘SÜPERKIZ’I GİBİ ÇIKTI’

Yönetmen, dizinin en iyi işleyen kısımlarını ise şöyle anlattı:

“Nursema aksı çok iyi işliyor bence, Pembe hanım aksı da öyle. Aslında bizden önce de başka dizilerde mutaassıp kızlarımızı izledik ama oralardaki kız kardeşlerimizin çok hayalleri yoktu. Sıkışık bir hayat yaşıyorlardı. Ama bugün Türkiye’ye bakınca dolu Nursema var. Resim yapıyorlar, sergi açmak istiyorlar, müzik yapıyorlar, yurt dışına gidiyorlar. Nursema aslında toplumda pek görmediğimiz ama çok fazla olan o genç kadınların yansıması oldu. O yüzden mutaassıp tarafın ‘Süperkız’ı gibi çıktı. Pembe ise Türkiye’nin yedi bölgesindeki Türk kadınlarının bir anlamda bir yansıması gibi geliyor bana. Tam bir Türk kadını ve Sibel Taşçıoğlu o karakteri inanılmaz oynuyor, ders veriyor resmen. Kıvılcım da çok iyi çıktı ilerledikçe. Çok rasyonel bir kadın tipinin güçlü temsilcisi oldu. Evrim Alasya da harika bir seçim oldu o karakter için.”

‘İNANCIN DA SEKÜLERLİĞİN DE YANLIŞ ANLAŞILMAMASI GEREKİYOR’

Laik ve seküler bir aile ile dindar ve muhafazakar aile arasında amacının tarafsız kalmak olduğunu söyleyen yönetmen, “Ben daha önce mütedeyyin insanlarla da çalıştım, dolayısıyla biraz bildiğim de bir deniz. Seküler kesimde de olduğu gibi doğrularını da yanlışlarını da biliyorum. Bu yüzden derdim hep tarafsız kalabilmekte. İlk sezon süpervizör danışmanlarım vardı. Ekipte çok inançlı arkadaşlarım da var onlar da zaman zaman ‘Hocam bu böyle olmaz’ diyebiliyorlar. Bazen bir sahne önümüze geldiğinde ‘Bir dakika bu biraz fazla, bunu bir daha gözden geçirelim’ de diyebiliyoruz. Çünkü inancın da, sekülerliğin de yanlış anlaşılmaması gerekiyor. Yanlış bir şeyde büyük bir çatışma yaratmak çok kolay şu ortamda” ifadelerini kullandı.

‘SENARYODA UYGUN BİR DURUM OLUNCA BİZ DE BAZEN KÖPÜRTÜYORUZ’

Dizide gösterilen milli bayram kutlanması, dini geleneklerin altının çizilmesi, ailelerin kız çocuklarının eğitimlerini daha çok önemsemesi gerektiği gibi mesajların didaktikliği konusu da sorulan Ketche, şöyle konuştu:

“Didaktizm galiba Türk dizilerinin tümünde var. Hissetmesi gereken duygular seyirciye hep dikte ediliyor. Senaryoda uygun bir durum olunca biz de bazen köpürtüyoruz doğrusu. Bazı mesajları didaktik olsa da göstermekte sorun yok bence. Mesela kız çocukları meselesi, benim de bir kızım olduğu için belki de sık sık hatırlatmak gerek diye düşünüyorum. Buradaki dert Türkiye’de televizyonun hep bir eğitim aracı olarak görülmesi. Televizyonda ne görüyorsak gerçek zannediyoruz biz. Bu ortamda onca didaktik mesajın arasında kız çocuklarıyla ilgili yine didaktik bir mesaj veriyorsam bu beni çok rahatsız etmez. Sonu iyiliğe varıyor çünkü.”

Yönetmen, Kıvılcım-Ömer ve Alev-Apo ikililerinin daha ilk bölümden itibaren planlı olduğunu aktararak, “Alev-Apo’yu uzun süre beklettiler şimdiki bölümlerde patladı işte. Kıvılcım-Ömer ikilisine de Ertuğrul faktörünü soktular. Yani düşününce evet iki aile de biraz fazla birbirleriyle beraberler. Hazır tutmuş karakterler var diye biraz aralarındaki ilişkiler gelişiyor o yönde. Bir de küçük bir alanda yaşıyorlar her iki aile de. Sanki onun da getirdiği bir durum bu…” diye konuştu.

‘ÖPÜŞMEDE KALIYORUZ’

Yönetmen, “Ana akım dizilerde cinsel çekim illa ki vardır ve hikayelerin temelleri içinde çok belirleyicidir ama seks yoktur hiç” sorusuna ise “Yok evet, öpüşmede kalıyoruz” diye yanıt verdi. Yönetmen ayrıca dizini ilerleyen bölümlerinde olayların giderek karışacağını da belirterek, “Şu an 45-46’dayız biz, sular durulmuyor. Olaylar büyüyecek giderek” dedi.

SÖYLEŞİNİN TAMAMI

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir